24 Nisan 2015 Cuma

28 Nisan 'İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü' İlan Edilsin

Adalet Arayan İşçi Aileleri, 28 Nisan’ın 'İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü' ilan edilmesi için kampanya başlattılar.


Adalet mücadelelerini sürdüren Adalet Arayan İşçi Aileleri, 28 Nisan’ın dünyanın 30′u aşkın ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de 'İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü' ilan edilmesi için düzenledikleri programın sonuna geldiler. Change.org'da imza kampanyası da başlatan aileler; 26 Nisan Pazar saat 13.00'da Şişli Kent Kültür Merkezi'nde, 28 Nisan Salı 19.00'da da Taksim Tramvay Durağı'nda herkesi 'iş cinayetlerine dur' demeye davet ediyor.



Adalet Arayan İşçi Aileleri, Davutpaşa patlamasında hayatını kaybeden işçilerin ailelerinin mahkeme açılması için Taksim'deki tramvay durağında üç yıl direnmelerinden sonra kurulan bir topluluk. Başka iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin ailelerinin de aralarına katılmasıyla sayısı artan aileler, her ayın ilk pazarı Galatasaray Meydanı'nda 'Vicdan ve Adalet Nöbeti' tutuyorlar. 5 Nisan'da 40. nöbetlerini gerçekleştiren aileler 28 Nisan’ın 'İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü' ilan edilmesi için taleplerini duyurmaya çalışıyorlar.

Erdinç Eroğlu
Aslında Adalet Arayan İşçi Aileleri bu taleplerini ilk olarak geçen sene dile getirmişler fakat bekledikleri ilgiyle karşılaşamamışlar. Esenyurt Doğa Hastanesi'nde tabela montaj işi yaparken yüksek gerilime kapılıp hayatını kaybeden Eren Eroğlu'nun babası Erdinç Eroğlu, "Bu konuyla ilgili olarak geçen sene meclise gittik, grubu olan partilere dilekçemizi verdik. Fakat bir geri dönüş olmadı açıkçası. Biz meclise gittiğimizde bize 'Gidin derdinizi çalışma bakanlığına anlatın' dediler. Bize randevu verilmesine rağmen kabul etmediler. Biz İstanbul'dan Ankara'ya gittik, diğer illerden aileler geldiler. Bir grup olarak derdimizi anlatmaya gittik, derdimizi dahi dinlemediler" diyor. Fakat onlar taleplerinden yine de vazgeçmemişler ve bu sene kampanyalarını yeniden başlatmışlar.

"Bunun Adı Cinayettir"

Yaşanan iş cinayetlerinin hepsinin öngörülebilir ve önlenebilir olduğunu söyleyen Eroğlu, "Bütün iş cinayetlerinde aşağı yukarı olan aynıdır. Mutlaka ya kamunun bir ihmali vardır ya da firmalar çalışanlarına işçi sağlığı güvenliği eğitimi vermemiş veya gerekli güvenlik önlemlerini almamıştır. Bizim iş cinayeti dememizin sebebi de bu. Yani önlenebilir bir olayı siz önlemiyorsanız, her ne pahasına olursa olsun onu yapmaya çalışıyorsanız bu kast oluyor. Bunun adı da cinayettir" diyor.



"Kazandıkları Para Kanlı"

İşverenlerin para hırsları yüzünden çalışanlarının canına kast ettiklerini söylüyor Erdinç Eroğlu ve örneklerle açıklıyor: "Esenyurt Marmara Park Alışveriş Merkezi çadır yangınında 11 işçi yandı ve bunların en sonunda bilirkişi o işçileri suçlu buldu. Patron o işçilere daha konforlu yer verdi de onlar 'Biz burada kalmayız, biz illa çadırda kalacağız' mı dedi? Milyon Euro'luk alışveriş merkezi yapıyorlar, işçilere barınma yerini çok görüyorlar. Bütün iş cinayetlerinde aynı aymazlık, aynı ihmalkarlık devam ediyor. Sadece daha fazla kazanmak için, işçiye yapılan her masrafı gereksiz maliyet unsuru olarak gördükleri için... Tek kısılacak maliyet sadece işçilerden. Bütün kazandıkları para kanlı para o yüzden" diyor ve sıralamaya başlıyor: "Torunlar İnşaat olayında kaza olmasının sebebi 250 TL'lik stoperin olmaması. 250 TL yüzünden 11 işçi öldü. Milas-Güllük'te, 50 TL'lik gaz maskesinin işçilere çok görülmesi sonucu 7 can gitti. BEDAŞ Erkan Keleş davasında, hiçbir koruyucu eldiven ya da elektrikle ilgili koruyucu hiçbir şey verilmeden, işi bilmeyen bir vinç operatörünün kaldırmasıyla çıkartıldı oraya Erkan ve bayram günü hayatını kaybetti. Ve daha niceleri..."


"Her Gün Acılarımızla Yeniden Yüzleşiyoruz"

Adalet Arayan İşçi Aileleri yılmadan davaları için mücadele etseler de bu onlar için o kadar da kolay olmuyor. "Biz bunları gerçekten çok büyük acılar çekerek yapıyoruz çünkü her gün acılarımızla yeniden yüzleşiyoruz. Tek istediğimiz başkalarının da bu acıları yaşamaması" diyor Erdinç Eroğlu. Onlar, yaptıkları hiçbir şeyin onlara yakınlarını geri getirmeyeceğinin farkındalar. Yine de ne kadar acı verici olursa olsun başkaları adına savaş vermeye devam edeceklerini söylüyorlar.

"Herkes Bu İşin İçinde Olabilir Bir Anda"

Hiçbirimiz bir gün bu ailelerden biri olabileceğimizi düşünmüyoruz fakat bunun olmaması için tek çare belki de bu gerçekle yüz yüze gelmek. "Bu öyle sinsi bir şey ki herkesi bulabilir. Herkes bu işin içinde olabilir bir anda. Bizim gönüllü hukukçularımızdan  Berrin Demir'in kuzenleri Soma'da hayatını kaybetti. Bu davanın gönüllü destekçisiydi, bir anda aileler safına geçti. Herkes bu olayla karşılaşabilir. Bu yüzden bu mücadeleyi yükseltmek gerektiği kanısındayım" diyerek gerçeği yüzümüze vurmaya çalışıyor Erdinç Eroğlu. Başkalarının yakınlarına ne olduğu sizi o kadar da ilgilendirmiyorsa, en azından bir gün kendinizi adalet arayan bir işçi ailesi olarak görmemek için bu davaya destek olabilirsiniz belki.


26 Nisan Pazar 13:00, Şişli Kent Kültür Merkezi
  • Adalet Arayan İşçi Aileleri ve gönüllü hukukçuları 7 yıldır süren adalet mücadelesine dair tecrübelerini aktarıyor.
  • 2012’den beri Adalet Arayana Destek Grubu’nun her yıl çıkardığı İş Cinayetleri Almanağı’nın 3’üncüsü olan 2014 İş Cinayetleri Almanağı tanıtılıyor.
28 Nisan Salı 19:00, Taksim Tramvay Durağı
  • Günün anlamına uygun olarak siyah giyinen Adalet Arayan İşçi Aileleri ve destekçileri Taksim tramvay durağında buluşuyor. 28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü ilan edilsin talebiyle İstiklal Caddesi’nde yürüyor.
Konuşmayı dinlemek için multimedya öğeye tıklayın

17 Nisan 2015 Cuma

Öğretmenler Emek Nöbetinde


Öğretmenlerin okullarda tuttukları nöbetlerin ücretlendirilmesi için uyguladıkları 'her ayın ilk haftası nöbet tutmama eylemi' bazı okul yönetimlerinin öğretmenlere uyarı vermesi ve bir öğretmene açılan dava sonucu şubat ayından itibaren 'süresiz nöbet tutmama eylemi'ne dönüştürüldü.

    
Tuttukları nöbetler karşılığında ek ders ücreti talep eden Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Türk Eğitim-Sen) ve Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim İş) üyesi öğretmenler tarafından 2014 yılı boyunca her ayın ilk haftası nöbet tutmama eylemi gerçekleştiriliyordu. Eyleme katılan bazı öğretmenler hakkında disiplin soruşturması açarak kınama cezası verilmesi, öğretmenlerin okul yönetimleri tarafından uyarılara maruz kalmaları ve nöbet tutmadıkları haftanın dışındaki haftalarda birden fazla nöbet görevi yazılması üzerine şubat ayından itibaren eylemlerini süresiz olarak olarak gerçekleştirme kararı aldılar.

Okullarda gerçekleştirilen nöbet tutmama eylemi hakkındaki görüşlerini almak üzere Halkalı Sultan Reşat Ortaokulu öğretmenlerinden Y.Ö ile konuştuk. Memur olduğu için isimlerinin ve fotoğraflarının yayınlanmasının problem yaratabileceğini söyleyen Y.Ö yine de eylem hakkındaki sorularımıza cevap verdi:

Gerçekleştirmekte olduğunuz eylemin temel sebeplerinden bahsedebilir misiniz?

Y.Ö: Eylemimiz, üyesi olduğumuz sendikalarca alınmış okulda öğretmenlere fazladan iş yükü olan fakat buna karşılık maddi bir getirisi olmadığı gibi manevi götürüsü fazla olan nöbet tutma görevine karşı bir tepkidir. Son zamanlarda eski saygınlığını yitirmiş olan öğretmenlik mesleğinin yeterli iş yapmıyor imajı verilerek nöbet yükünün verilmesi biz öğretmenleri oldukça yordu ve de üzdü. Başka meslek gruplarında örneğin sağlık çalışanları tuttukları nöbet karşılığını alırken nöbet tutmak öğretmenin asli görevi olarak görülüyor. Eylemimiz öğretmenliğin saygınsızlaşmasına ve gereken değeri görmemesine de tepkidir bir bakıma.

Bu eyleme nasıl karar verdiniz?

Y.Ö: Bu eylem kişisel alınmış bir karar değil, sendikalarımızın önderliğinde yapılan bir eylemdir. Ben de Türk Eğitim-Sen'e üyeyim. Sendikamız eylem kararı alacağını duyurdu bize. Ancak eyleme katılıp katılmamak kişisel bir karardır tabii. Benim eyleme katılmamın nedeni haksızlığa karşı öğretmenler olarak birlikte ve örgütlü bir tepki göstermeyi ve hakkımız olanı almayı istemem.

Siz okulunuzda eyleme ne zaman başladınız?

Y.Ö: Aslında sendikalardan süresiz eylem kararı çıkana kadar biz nöbet eyleminden haberdar değildik. Uzun bir süredir öğretmenler her ayın ilk haftası nöbet tutmama eylemi yapıyorlarmış. Biz bunu duymamıştık. Süresiz nöbet tutmama eylemi kararı alındıktan sonra sendikalarımızdan bu konuda bilgi geldi. Okulumuzda eylem kararının duyulmasından hemen sonra da bir katılım gerçekleşmedi yine. Bunun nedeni ise okulumuzun çok yeni olması sebebiyle kontrol sorununun fazla olmasıydı. Yani yine öğretmenler olarak öğrencilere gösterdiğimiz fedakarlığın sonucudur. Fakat zaman içerisinde okuldaki sorunların azalmasıyla öğretmenler olarak hakkımızı savunmamız gerektiğini düşündüğümüz için topluca eylem kararına uymaya basladık.

Okul müdürünüz eylem kararınıza nasıl bir tepki verdi?

Y.Ö: Eyleme katılım dilekçelerimizi teslim etmeden önce saygı duyduğumuz ve sevdiğimiz okul müdürümüze durumu anlattık. Okul müdürümüz çok anlayışlı karşıladı ve sendikal haklarımızı kullandığımız için hiç bir yaptırım uygulamayacağını veya karara uyan öğretmenlere karşı olumsuz bir tepki göstermeyeceğini söyledi, ki şu ana kadar herhangi bir olumsuz tavır değişikliği ile karşılaşmadım.

Okulunuzda eyleme katılmayan öğretmenler var mı?

Y.Ö: Eğitim-Bir-Sen'e üye öğretmen arkadaşlarımız sendikaları eylem kararı almadığı için bu eyleme katılmıyorlar.

Eğitim-Bir-Sen'in eyleme katılmama sebebi nedir?

Y.Ö: Eğitim-Bir-Sen'in eyleme katılmama sebebini bilemiyorum ancak ben sendikanın hükumet yanlısı tavrı dolayısıyla böyle bir karar aldığını düşünüyorum.

Şu an okullarda nöbet tutan öğretmenler yalnızca Eğitim-Bir-Sen üyesi öğretmenlerden oluşuyorsa bu onların iş yükünü arttırmıyor mu?

Y.Ö: Elbette ki arttırıyor. Aslında onlar da bu durumdan şikayetçi ama...

Bu eylem sonucundaki beklentiniz nedir?

Y.Ö: Elbette ki eyleme başlama nedenimiz ne ise beklentimiz de o şekilde yani hakkımız olanı almak. Bunun dışında bu eyleme katılım fazla olursa herkesin öğretmenlerin de birlikte yürüyüp kararlı bir şekilde haksızlığa direnebileceğini görmesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum.


Öğretmenlerin nöbet tutmama eylemi devam ederken; bugün akşam saatlerinde Siirt Türk Eğitim-Sen İl Başkanı Cengiz Özbilici, Siirt Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde görev yapan altı öğretmene nöbet tutmama eylemine katıldıkları için açılan soruşturma sonucunda 1/30 oranında maaştan kesme cezası verildiğini açıkladı. Özbilici yaptığı açıklamada, "Anayasamız ve uluslararası sözleşmeler sendikal faaliyetler kapsamında yapılan eylemlerde ceza verilemeyeceğini belirtirken nasıl olurda Siirt Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi göz göre göre Anayasamıza aykırı karar alabilmektedir. Siirt ili aynı hukuki kurallarla yönetilmemekte midir? Yaşanan olayları hayretle izlemekteyiz fakat izleyici kalmayacağız" dedi.

3 Nisan 2015 Cuma

Adore İşçilerinin Zafer Arefesi


DİSK'e bağlı Limter-İş Sendikası'na üye oldukları için işten çıkarılan Adore işçileri, direnişlerinin 39. günde zafere ulaştılar. Bütün talepleri işveren tarafından kabul edilen Adore işçileri sabırların ve emeklerinin karşılığı aldılar. Biz de Adore işçilerinin direnişlerinin 35. günde, zafer arefesinde yaşadıklarına tanıklık etmiştik. Elde edilen zaferin ardından bir nostalji mahiyetinde: